1 Aralık 2014 Pazartesi

YOZGAT FİTNEYE KURBAN GİDİYOR

YOZGAT FİTNEYE KURBAN GİDİYOR
Yozgat’ta her alanda fitne siyaseti hâkim.
Bu yüzdende bir arpa boyu yol alamıyoruz.
Yaklaşık yüz yıl önce elim bir vaka yaşamış, o dönemin bazı fitne ve fesatları Bozok vilayeti topraklarına fitne tohumları ekerek bazı emellerine ulaşmış, nice canlar yanmış, nice ocakların sönmelerine sebep olmuşlar.
Yaşadıkları dönemlerde birileri tarafından kahramanmış gibi itibar görseler de, gerçekte birer fitne fesat olarak tarihte yerini almışlardır.
O dönemlerde fitnenin galip geldiğini gören bazı haset ve fesatlar gücünün yetmeyeceği kişiler aleyhinde fitne yaymayı en etkili yol olarak görmüş, Top, Tüfekle yıkamayacağı yiğitleri  çıkardıkları fitneye kurban etmişlerdir.
Bütün bunları kaleme almamın asıl sebebi “Yozgat’ın Yok Oluşu” Yozgat her gün yeni bir değerini yeni bir iş yerini kaybediyor.
Yozgat yanan bir mum misali, Sıcakta eriyen buz misali her gün erim erim eriyor.
Yozgat adı Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vilayeti olarak anılsa da, kasaba hüviyetinden köye dönüşen yerleşim yerleri gibi en başta şehirlilik kültürünü çoktan kaybetmiştir.
Yozgatlı caddede sokakta, camide cemaatte edepten erkândan oldukça uzak yaşıyor.
Yaşlısı genci, her cümlesinde küfür, her sohbette gıybet, ağızlarından ateş saçıyor.
Hem kendini hem de Yozgat’ı yakıyor.
Bütün bunlara bir örnek verecek olursak; Yimpaş yetmişli yıllarda gurbetçilerimizin finansörlüğü sayesinde kurulmuş, bırakın Yozgat’ı Türkiye’ye model oluşturmuş bir projeydi.
Ülke genelinde ve yurt dışında mağazalar açan ilk Türk kuruluşu olduğu halde nasıl oldu da bu hale geldi bir düşünün.
Yozgatlının maşallah dediği altı aydan fazla yaşamıyor;
 Ticari rekabette başa çıkamayan bazı kuruluşlar iki binli yılların başında “Yimpaş batıyor” diye bir şayia yaydılar. Buna sebep olarak da Yimpaş holdingden ayrılarak mağaza ve iş yeri açan kişileri işaret ettiler.  Çok sürmedi, şimdilerde bu holdingin hali ortada. Buna benzer onlarca batan  şirket ve kooperatif adı sayabilirim.
Birileri Yozgat’ın gelişmesini istemiyor, birileri rekabetten hoşlanmıyor, kendisini geliştirmek yerine gelişen büyüyen firmalar hakkında asılsız dedikodu yayarak, kimi zaman şahısları hedef alarak kendi haset ve fesatlığına cahil halkı da ortak edip, Yozgat’ta yaşam hakkı tanımıyor.
Yozgat’tan öyle ya da böyle ayrılmak zorunda kalan firmalar, başka şehirlerde hayata tutunmaya çalışıyor, birçoğu da muaffak oluyor.
Bu fitne ve fesatlık yalnız ticari kaygılarla yapılmıyor. Hangi camiinin imamı hangi cemaatten, hangi okul müdürü hangi siyasi düşünceye hakim herkes her şeyi biliyor.
Üniversitemizde de durum farklı değil.
Duyduklarım inşallah doğru değildir.
Bozok Üniversitemizin Rektörü Tamer Uçar’ın  görevden alınacağıyla ilgili sözler ise fısıltı olarak devam ediyor.
Yazık bu memlekete bu gençliğe yazık.
Rektör Tamer Uçar hakkında üniversite kampüsünde bir anket yapılsa %90ın üzerinde sahip çıkılacaktır.
Üniversite kimliğini yeni yeni kazanmaya çalışan bu eğitim kurumun fitne ve fesatların emellerine alet etmeyelim. 
Yozgat’ın cüce devleri Yozgat’ı,Yozgatlıyı hiç mi hiç sevmiyor.
Bu şehrin ağası da paşası da onlar.
Merhum Abbas Sayar Ağabeyimiz yıllar önce ne de güzel söylemiş, “Yozgat var, Yozgatlı yok! Bir diğer sözünde ise Şu Yozgat’ın Çamlığı ne hoş, Çamlık sız Yozgat olsa da hoş olmasa da hoş”                                 
Gelin bir şehir kuralım, Yozgat’ta var olsun Yozgatlı da, 
Yozgat’ın içini sevgiyle dolduralım. Edep erkan bilen, Yozgat’ı Yozgatlıyı seven.
Yanımızda birileri, birisi aleyhinde konuşurken, bir dakika diyelim ve ekleyelim, “Sen bu kişi aleyhinde konuşurken hem kendini hem de beni günaha sokuyorsun, madem öyle gidelim bana anlattıklarını bir de o kişinin yüzüne söyle” diyelim...
İnanın o kişi bir daha sizin yanınızda kimse hakkında dedikodu üretmeyecektir.
 Yeni bir şehirlilik kültürü oluşturalım, yermek yerine övmeyi sövmek yerine sevmeyi, yerlere tükürmemeyi, sokaklara çöp atmamayı, fahiş fiyatla mal satmamayı, birbirimizi asla ve asla aldatmamayı, İşimizi adam gibi yapmayı, kavgacı değil barıştırıcı olmayı öğrenelim öğretelim.
Küfürlü konuşanlara, küfür güç değildirdiyelim.
Yüz yıl önceki Yozgatlı gibi kültürlü, bilgili olalım.
1900lü yıllarda Yozgatlı bir çobanın yazdığı istida dilekçesiyle Çorumlu bir genci idamdan kurtarması gibi. Birbirimizi ipe vermek yerine ipten alalım.
Hiçbir şey olmasak bile insan olalım, İnsan olmaya çalışalım. Bu konuda başta Yozgat Müftülüğü olmak üzere Milli Eğitim Müdürlüğü ve tüm kurum kuruluşları acil göreve çağırıyorum.
Böyle gelmiş ama böyle gitmesin, gelecek nesillere sözde değil özde Yiğit Yozgatlı nasıl olunur bunu aşılayalım.

Tüm eğitimcilerimizin 24 Kasım Öğretmenler gününü kutlar ellerinden öperim.

Hiç yorum yok: